07 Mayıs 2024 Salı
Hazine ve Maliye Bakanlığı, KDV oranlarının artırılacağına ilişkin iddialara yönelik açıklamalarda bulundu.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada söz konusu iddialar yalanlanarak, temel gıda maddelerinin yer aldığı 1 sayılı Listedeki mallar için oranın yüzde 1; yeme-içme, sağlık, eğitim, tekstil, konaklama gibi bazı mal ve hizmetlerin yer aldığı 2 sayılı Listedeki mallar için oran yüzde 10 olduğu vurgulandı.
“Son günlerde KDV ile ilgili yaptığımız Tebliğ düzenlemesinden hareketle KDV oran artışı yapıldığı, mal ve hizmetler itibarıyla KDV oranlarının belirlendiği listeler arasında kaydırma yapılarak oran artışları yapılacağı yönünde haberler yapıldığı görülmektedir. Vatandaşlarımızın doğru bilgilendirilmesi açısından aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.
KDV Kanununun verdiği yetki çerçevesinde KDV oranları günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmektedir.
Mal ve hizmetler itibarıyla halihazırda 3 farklı oran uygulanmaktadır.
Temel gıda maddelerinin yer aldığı 1 sayılı Listedeki mallar için oran %1’dir.
Yeme-içme, sağlık, eğitim, tekstil, konaklama gibi bazı mal ve hizmetlerin yer aldığı 2 sayılı Listedeki mallar için oran %10’dur.
Bu iki listede yer almayan mal ve hizmetler ise genel oran olan %20 oranına tabiidir.
Yeme içme sektöründe bulunan bazı lokanta ve kafeler ile ilaç dışında çeşitli ürünleri satan eczanelerin, oran farklılığını istismar ettiğini ve rekabet eşitliğini bozduğu tespit edildi.
Fiyatları KDV dahil olarak belirlenen ve ilan edilen lokanta veya kafelerde, yeme içme hizmeti karşılığında %10 KDV hesaplaması gerekirken, bu hizmet yerine tıpkı bir market gibi et, su, meyve suyu ve benzeri ürünleri tek tek satmış gibi göstererek %1 oranında KDV hesaplandığı, vatandaştan aldığı %10 oranındaki KDV tutarını fiş veya faturada %1 olarak gösterdikleri görüldü.
Aynı şekilde KDV oranı %10 olan ilaç ve benzeri tıbbi ürünlerin yanında KDV oranı %1 olan gıda takviyesi içeren ürünleri satan eczanelerin, KDV dahil belirlenmiş fiyatlar üzerinden satış yaptıkları halde tüm satışlarını gıda takviyesi içeren ürün gibi göstermek suretiyle yine vatandaştan aldığı %10 KDV’yi Devlete vermedikleri görüldü.
Bu örneklerin sürekli arttığı dikkate alınarak istismarın önüne geçmek ve bu konudaki tereddütleri gidermek maksadıyla konuya açıklık getiren Tebliğ hazırlandı.
KDV oranlarını artırma konusunda Cumhurbaşkanı yetkilidir. Tebliğ ile KDV oran artışı yapılması mümkün değildir. Dolayısıyla Tebliğ ile herhangi bir oran artışı yapılmamıştır. Yeme içme hizmeti sunan işletmeler, gıda maddelerini olduğu gibi satmamakta, bu ürünlerden hazırlanmış bir yemeği veya içeceği hizmet şeklinde müşterilerine sunmaktadır.
Bu hizmetle beraber sunulan tuzun, karabiberin, peçetenin, ıslak mendilin veya ikram edilen çay ya da kahvenin ayrı fiyatlandırması söz konusu değildir. Tüm bunlar yeme içme hizmetinin bir parçasıdır ve bu nedenle hizmet bedeli tüm maliyetler dikkate alınarak belirlenir ve KDV oranı da %10’dur. Müşteriye sundukları menülerde KDV dahil fiyatlar yer alır ve müşterilerinden menüde yer alan tutarın içindeki %10 KDV’yi tahsil ederler.
Düzenledikleri fiş veya faturada doğru KDV oranı belirtildiği takdirde vatandaşın ödediği vergi Hazine’ye intikal eder. Aksi halde ise işletmenin kasasında kalır. Yukarıda da belirtildiği gibi KDV oranlarında suistimalin önüne geçilmesi amacıyla yayınlanan Tebliğ ile;
Yeme içme hizmeti sunan lokanta, kafe, pastane gibi işletmelerin, kendilerinin hazırlayıp sundukları yiyecek ve içecekler ile dışarıdan temin ederek buralarda sattıkları ürünler için %10 oranında KDV hesaplayacakları hususu açıkça belirtilmiştir.”
Basın Açıklaması – 7 Mayıs 2024 pic.twitter.com/AsRAtS5GbO
— T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı (@HMBakanligi) May 7, 2024
KAYNAK: Yeni Şafak
Süper Lig’de 96 puanla lider konumda olan Galatasaray önümüzdeki sezon hazırlıklarına şimdiden başladı.
İlk olarak stoper bölgesine takviye yapacak olan sarı-kırmızılılar transfer listesine birçok yıldız futbolcuyu ekledi.
Fotomaç’ın haberine göre; Kulübün hedefinde Arsenal forması giyen Thomas Partey var.
Sezon başında istenmesine rağmen çeşitli nedenlerle transfer gerçekleşmeyen Ganalı yıldız oyuncu için tekrar girişimde bulunduğu belirtildi.
Partey’in mevcut sözleşmesinin 2025 yılında sona eriyor olması, Galatasaray‘ın oyuncuyu makul bir ücretle transfer etmesini sağlayabilir.
Öte yandan, Arsenal forması altında istediği performansı sergileyemeyen Partey’in takımdan ayrılmayı düşündüğü gelen bilgiler arasında.
Ganalı futbolcunun güncel piyasa değeri 20 milyon euro olarak belirlenmiş durumda.
Bu sezon 14 maçta forma giyen Partey, 724 dakika görev aldı.
Galatasaray taraftarları ve yönetimi, Thomas Partey’in transferi konusunda son derece umutlu.
Takımın orta saha kalitesini artırması ve gelecek sezonki hedeflerine ulaşmasına katkı sağlaması beklenen bu transfer, Galatasaray camiasında büyük heyecan yarattı.
Thomas Teye Partey, futbol kariyerine genç yaşlarda Gana’nın ünlü futbol akademilerinden biri olan Odometah FC’de başladı.
Ardından, 2011 yılında Atletico Madrid’in genç takımına transfer oldu. Hızla gelişen yetenekleriyle dikkat çeken Partey, 2015 yılında La Liga’daki ilk profesyonel maçına çıktı ve burada adını duyurdu.
Atletico Madrid forması altında gösterdiği performansla dikkat çeken Partey, zamanla takımın önemli bir parçası haline geldi.
Orta sahadaki dinamizmi, top kapma becerisi ve pas yeteneğiyle hem savunma hem de hücum organizasyonlarında etkili bir rol oynadı. Atletico Madrid ile birlikte La Liga, UEFA Avrupa Ligi ve UEFA Süper Kupa gibi önemli başarılar elde etti.
2020 yaz transfer döneminde Arsenal’e 50 milyon euro bonservis bedeliyle transfer olan Thomas Partey, Premier Lig’e ve İngiliz futboluna olan katkılarıyla da dikkat çekiyor.
Orta sahadaki güçlü oyunuyla Arsenal’in önemli bir parçası haline gelen Partey, hem savunmada hem de hücumda takımına değerli katkılar sunuyor.
KAYNAK: Yeni Şafak
Albayrak Grubu Hat Eserleri Koleksiyon Sergisi’nin bu yılki ilk Avrupa durağı olan Budapeşte’de 25 hat eseri sanatseverlerle buluştu. 2024 yılı, Macaristan ile Dostluk Anlaşması’nın 100. yıldönümü olması nedeniyle Türkiye – Macaristan Kültür Yılı olarak kutlanıyor. 100. yıl için 100 kültür etkinliğinin gerçekleştirilmesi planlanan yılda, Albayrak Grubu, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ile işbirliği çerçevesinde Budapeşte’de hat sergisinin açılışı gerçekleştirildi. 2 Mayıs günü, Yunus Emre Enstitüsü Budapeşte Türk Kültür Merkezi’nde sanatseverlerle buluşan sergiye ilgi yoğundu. TİKA’nın katkılarıyla Budapeşte’de gerçekleşen serginin açılışına; Türkiye Cumhuriyeti Macaristan Büyükelçisi Gülşen Karanis Ekşioğlu, Katar ve Pakistan Macaristan Büyükelçileri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Macaristan Temsilcisi, TİKA Macaristan Koordinatörü Elif Türkislamoğlu, Albayrak Grubu Kurumsal İletişim Koordinatörü Esad Sivri ve GZT Yayın Yönetmeni Doğukan Gezer katılım gösterdi.
Sergi açılışında bir konuşma gerçekleştiren Albayrak Grubu Kurumsal İletişim Koordinatörü Esad Sivri, “Bildiğiniz üzere, 2024, Türkiye – Macaristan Kültür Yılı olarak kutlanıyor. Diplomatik ilişkilerimizin 100. yıl dönümünde dostluk ve iş birliğinin altını kültürel bir mirasla çizmekten dolayı büyük bir mutluluk duyuyoruz. Albayrak Grubu olarak kültür ve sanat alanlarındaki misyonumuzu dikkate aldığımızda, bizler için artık gelenekselleşmiş bu serginin önemi de işte bu denli büyüktür. Bu misyonda bizleri yalnız bırakmayan TİKA için de kültür ve tarihin ne kadar önemli olduğunun farkındayım. Bu açıdan büyük destekçimiz olan tüm TİKA yönetici ve çalışanlarına da en kalbi şükranlarımı sunuyorum” ifadelerini kullandı.
2024 yılı, Türkiye ve Macaristan arasındaki diplomatik ilişkilerin 100. yılı olması nedeniyle Kültür Yılı olarak kutlanıyor. İki ülke arasında 100. yılda 100 etkinliğin gerçekleştirilmesi hedefiyle yola çıkılmıştı. 100 yıllık dostluk ve işbirliğinin altının çizileceği etkinliklerin açılış programına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan Cumhurbaşkanı Katalin Novak ve Başbakan Viktor Orban katılmıştı.
Albayrak Grubu, içerisinde Selâm ayetleri ve çeşitli hadis-i şeriflerin yer aldığı 25 hat eserini Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de sanatseverlerle buluşturdu. Grup, geleneksel bir İslam sanatı olan hattı sahiplenerek her yıl belirlenen farklı bir temayla gerçekleştirdiği sergiler ve her geçen gün geliştirdiği koleksiyonuyla hat severlerle buluşturuyor. Bugüne kadar Türkiye ve dünyanın pek çok yerini gezen serginin bu yılki Afrika’daki ilk durağı Tunus olmuştu. Grup, Avrupa’daki ilk durağını ise Budapeşte’de gerçekleştirdi. Sergi 15 Mayıs tarihine kadar ziyaretçilerini bekliyor olacak.
Albayrak Grubu Kurumsal İletişim Koordinatörü Esad Sivri, Türkiye Cumhuriyeti Macaristan Büyükelçisi Gülşen Karanis Ekşioğlu.
Budapeşte’de gerçekleşen açılışa katılan Türkiye Cumhuriyeti Macaristan Büyükelçisi Gülşen Karanis Ekşioğlu, Dostluk Anlaşması’na dikkat çektikten sonra şu ifadeleri kullandı:
“Hat sanatının harflere kattığı estetik beni de hep derinden etkilemişti ki bizim de evimizde Türkiye’nin ilk kadın hat sanatçısı rahmetli Gaye Zapsu’dan eserler var. Macarların hat sanatına ilgisinin olduğunu gördük. Bu sebeple Albayrak Grubu’na, TİKA’ya ve Yunus Emre Kültür Merkezi’ne teşekkür ediyorum.”
GZT Yayın Yönetmeni Doğukan Gezer, TİKA Macaristan Koordinatörü Elif Türkislamoğlu.
TİKA, 1992 yılında başladığı yolculuğunu küresel kalkınma hedefleri, uluslararası ilişkilerde kültürel ve tarihi perspektifin değeri üzerinden sürdürüyor. TİKA, kuruluşundan bugüne kadar 170’e yakın ülkede 30 binin üzerinde proje ve faaliyet gerçekleştirirken kültür miraslarını önemli bir öncelik olarak belirliyor.
TİKA, Macaristan’daki Osmanlı yadigârı eserlere yönelik projeleriyle Türk – Macar ilişkilerinin gelişmesine önemli katkı sağlıyor. Bu kapsamda TİKA; Zigetvar’da bulunan Kanuni Sultan Süleyman Camii’nin rekonstrüksiyonu, Zigetvar’da Türk Evinin restorasyonu ve müze olarak düzenlenmesi, Budapeşte’de yer alan Gülbaba Türbesi’nin restorasyonu projelerini hayata geçirdi. TİKA, gelecek dönemde de Macaristan’da bulunan Osmanlı eserleri için yeni projeler geliştirmeye hazırlanıyor.
KAYNAK: Yeni Şafak
Bir gün Peygamber Efendimiz ashabıyla sohbet ederken, ihtiyaç sahibi bir Medineli gelir ve ondan bir şeyler ister. “Evinde bir şeyin var mı?” diye sorar Allah’ın Elçisi. Bir kısmını sergi olarak, bir kısmını da elbise olarak kullandıkları bir örtü ve bir de su tasından başka bir şeyleri olmadığını söyler fakir sahabe. Rahmet Elçisi’nden maddî bir yardım beklerken, sıkıntısını kökünden halletmeyi hedefleyen bir öneriyle karşılaşır. Medineli zât evine gidip bu örtüyü ve tası getirecek, Allah Resûlü de onları müzayedeye çıkaracaktır. Orada bulunan diğer sahabiler de çözüme ortak olacak ve böylece ortak sorumluluk bilinci gelişecektir.
Peygamber Efendimiz’in niyetini anlayan ashabın katkısıyla bu iki parça eşya müzayede neticesinde iki dirheme satılır. Gelen şahıs, Peygamberimizin talimatı üzerine bir dirhemle ailesine yiyecek bir şeyler, diğeriyle de küçük bir balta satın alacak ve bu balta onun ekmek teknesi olacaktı. Onunla dağdan bayırdan topladığı odunları satacak, geçimini bu şekilde sağlayacaktı. Öyle de oldu. On beş gün içinde on dirhem kazandı, ailesine yiyecek ve giyecek aldı. Resûlullah, tavsiyesine uyarak ailesinin ekmek parasını kazanmayı başaran bu gayretli sahabiye sonunda şu evrensel mesajı verdi: “Böylesi senin için kıyamet gününde yüzünde dilencilik lekesi ile gelmenden daha hayırlıdır. Yalnızca, şu üç kişi dilenebilir: Çok fakirlik çeken, ağır bir borç altında bulunan ve kan bedelinin altında ezilen.”
Başkalarına el açmanın veya dilenmenin insan onurunu zedeleyen bir davranış biçimi olduğu muhakkaktır. Ancak şartlar zorunlu kıldığında bu yolun kaçınılmaz olabildiği de aşikârdır. İçinde yaşadığı toplumun olumlu olumsuz tüm koşullarına tanık olan Peygamberimiz, dilenmeyi tasvip etmemekle birlikte, onun toplumsal bir olgu olduğunu kabul etmiştir. O (sav), “Üstteki (veren) el, alttaki (alan) elden daha hayırlıdır. Sen, (vermeye) geçimini sağladığın ailenden başla!..” buyurarak gerek alan gerekse veren el durumundakilere yönelik mesajlar vermiştir. Buna göre Allah Resûlü maddî imkânı yerinde olanları infak etmeye teşvik ederken bunu ‘üstteki el’ olarak nitelemiştir. ‘Alttaki el’ ise isteyen el olarak anlaşılmıştır. Rivayette her iki tarafın da hayırlı olduğunun belirtilmesi dikkat çekicidir. Yoksulların zenginlerin malına ihtiyacı olduğu kadar, zenginlerin de mallarından bir kısmını vermek için fakirlere muhtaç olduğu bir gerçektir. Resûlullah Efendimiz mecbur kaldığı için istemek zorunda kalan kişilerin de hayırlı olduğunu söyleyerek onların onurlarının kırılmasını engellemiştir.
“İsteyeni azarlama!” ayeti ile istemek durumunda kalanlara nasıl davranılması gerektiği de hatırlatılmıştır. Yüce Kitabımızda, ihtiyacından dolayı isteyen yoksulların, zenginlerin mallarında belli bir hakkı olduğu bildirilmekte, bu nedenle zenginlere, fakirlere yardım etmelerini gerektiren birtakım sosyal ve malî sorumluluklar yüklenmektedir. Zengin Müslümanlara zekât farz kılınmış ve fakirler zekât verilecek kimseler arasında zikredilmiştir. Özellikle yakın akrabaları gözetmek zenginlere ait bir yükümlülük olarak kabul edilmiştir. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de ihtiyacından dolayı isteyene maddî yardımda bulunmanın iyi bir müminin başlıca dinî ve ahlâkî niteliklerinden olduğu, mükâfatının ise kat kat verileceği vurgulanmıştır.
Tüm bunlardan, zengin olduğu hâlde dilenen, belki de bu sayede zengin olan ve istemeyi alışkanlık hâline getirenlere yönelik bir pay çıkarılmamalıdır. Çünkü Resul-u Ekrem, “Sizden birinizin urganı alıp (dağa giderek) bir bağ odun getirip satması ve böylece Allah’ın onun itibarını koruması, bir şey verip vermeyecekleri belli olmayan kimselerden dilenmesinden daha hayırlıdır.” buyurmuştur. Nitekim yine Peygamber Efendimizin ifadesiyle, “Kesinlikle hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir yemek yememiştir. Allah’ın Peygamberi Davut (as) da kendi elinin emeğini yiyordu.”
Hz. Peygamber dilenerek insanların üzerinden geçim sağlamayı asla tasvip etmemiştir. Tam aksine o, “Servetini artırmak için dilenen, istediği az ya da çok olsun, gerçekte kor ateş dilenir.” sözüyle muhtaç olmadığı hâlde, sırf mal varlığını artırmak amacıyla dilenenlere yönelik çok ağır ifadeler kullanmış, bu tip insanların aslında mal değil ahirette tadacakları azap için kor ateş topladıklarını belirtmiştir. Yüzsüzlük yapıp istemeyi alışkanlık hâline getirenlerin hâli de Resûlullah tarafından tasvir edilmiştir. “İnsanlardan dilenip duran kişi, sonunda kıyamet gününde (Allah’ın huzuruna) yüzünde bir parça bile et kalmamış vaziyette gelir.” sözüyle Hz. Peygamber, dilenenlerin kıyamet günü düşecekleri acıklı hâli anlatmıştır. Hadiste tasvir edilen durum zahiri anlamda değerlendirildiği gibi, böyle bir kimsenin kıyamet günü Allah’ın huzuruna çıkacak yüzünün olmayacağı, zelil bir şekilde huzura çıkacağı şeklinde de anlaşılmıştır.
Günümüzde dilencilik olgusu ne yazık ki eski masum görüntüsünden uzaklaştı ve Sevgili Peygamberimizin sert uyarılarda bulunduğu, ‘muhtaç olmadığı hâlde istemek’ boyutuna yaklaştı. Yalan beyanlarla, aldatıcı görüntülerle iyi niyetli insanların duygularını etki altında bırakmaya çalışan dilencilerin oluşturdukları yapı giderek bir sektör hâline geldi ve bu sektörün de zenginleri türedi. Toplum nezdinde sahtekârlıkla âdeta özdeşleşen bu sektör, gerçek ihtiyaç sahiplerinin ister istemez göz ardı edilmesine ve mağduriyetlerinin artmasına yol açıyor. Bu durumda sosyal devlet anlayışının gereklerini uygulamakla yükümlü yetkili idari mercilerin yanı sıra, ‘sadaka’ kavramının sağlayacağı dinî motivasyon ve manevi güçle toplumsal duyarlılıkların devreye girmesi de zorunludur. Dilenciliğin kökünün kazınması, polisiye tedbirlerden çok, Cenâb-ı Hakk’ın lütfettiği servette yoksulun hakkının da olduğunu bilen ve bunu vermeden malının temizlenemeyeceği bilincinde olan zenginle, bireysel ahlâkın zirvesi olan ‘iffet’ duygusuyla onurunu hiçbir zaman ayaklar altına düşürme niyetinde olmayan fakirin el ele vermesi sayesinde mümkündür.
KAYNAK: Yeni Şafak
Erzurum’dan acı haber geldi.
İl Jandarma Komutanlığı’nda görevli J. Asb. Kd. Başcavuş Mustafa Yaşar, 3 Temmuz 2023 tarihinde kavgaya müdahale ettiği esnada yaralandı.
Hastaneye kaldırılan astsubay tedavi gördüğü hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.
KAYNAK: Yeni Şafak